Derdiyok Hukuk Bürosu 2015 yılında Av. Çiğdem Derdiyok Kubulan tarafından kurulmuştur. Ceza Hukuku, İdare Hukuku, Anayasa Hukuku , İş Hukuku, Anonim-Limited Şirket vekilliği, Trafik Kazasından Kaynaklı Tazminat  davaları, Sigorta Hukuku olmak üzere bir çok alanda faaliyet yürütmekte, çok sayıda müvekkiline şeffaflık ilkesi ile hizmet vermektedir.

İletişim

(0224) 256 07 77

Hacı İlyas, Ulubatlı Hasan Blv. No:104, 16220 Osmangazi/Bursa

Mülteci hukuku, mültecilerin statüsünü ve devletlerin onları korumaya yönelik yasal yükümlülüklerini düzenleyen hukuk bütünüdür. Mültecilerin Statüsüne İlişkin 1951 Sözleşmesi ve 1967 Protokolü kimin mülteci olduğunu tanımlamaktadır. Mülteci hukuku; sığınmacıya mülteci statüsü verilip verilmeyeceğinin belirlenmesi için yasal bir çerçeve ortaya koymakta ve mültecilerin haklarını tanımlamaktadır. Dolayısıyla mülteci hukuku söz konusu olduğu zaman uluslararası geçerliliği olan hukuk kuralları karşımıza çıkmaktadır.

Birleşmiş milletlerin tanıma göre; bulunduğu ülkede; ırkı, dini a da sosyal gruba mensubiyetinden dolayı ya da siyasi düşüncelerinden dolayı zulüm görme ihtimaline karşı haklı korkuları bulunan bundan dolayı ülkesinden ayrılmak durumunda kalan kimselere mülteci denir. Mültecilik kavramı; hukuki bir kavram olduğundan bu statü, yasal hakları da beraberinde getirmektedir.

İçindekiler

Uluslararası Mülteci Hukuku?

Uluslararası mülteci hukuku; mültecilerin hak ve hukukunu korunmasına yönelik hukuksal düzenlemeleri içeren, statü bütünlüğüdür. Mültecilerin statüsüne İlişkin 1951 Sözleşmesi kimin mülteci olduğunu tanımlar, sığınmacıya mülteci statüsü verilip verilmemesi gerektiğinin belirlenmesi için yasal bir çerçeve ortaya koyar ve mültecilerin haklarını tanımlar. Mültecilerin Statüsüne İlişkin 1967 Protokolü, bu tanımı iç savaş veya şiddetten kaçan kişileri kapsayacak şekilde genişletmiştir. Ancak mülteci hukuku; ekonomik zorluklar nedeniyle ülkelerini terk edenleri kapsamaz.

1990 Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme; uluslararası göçmenlerin ve ailelerinin korunmasını yasal güvence altına almıştır. Dünyadaki tüm devletler bu sözleşmeye uygun bir şekilde hareket etmek durumundadır. Uluslararası mülteci hukuku, mültecilerin, sığınmacıların ve onlara yardım edenlerin hak ve yükümlülüklerini düzenleyen yasa ve düzenlemeler bütünüdür. Tüm bu bilgiler ışığında uluslararası mülteci hukuku, mültecileri ilgilendiren uluslararası anlaşmaların bütününü ifade etmektedir.

Türkiye'de Mülteci Hukuku

Özellikle son zamanlarda Türkiye’de mülteci sorunu etkisini iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştır. Bu durum Türkiye’deki mülteci sayısının artış göstermesinden kaynaklanmaktadır. 22 Eylül 2022 tarihinde açıklanan rakamlara göre Türkiye’de resmi olarak 3 milyon 652 bin 134 Suriyeli mülteci bulunmaktadır. Diğer farklı ülkelerden gelen mülteci ve göçmen sayısını dikkate aldığımız zaman bu sayı çok daha yüksek oranlara ulaşmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’de mülteci hukuku sıklıkla gündeme gelmektedir.

Türkiye’deki mülteci hukuku uluslararası normlara ve sözleşmelere bağlı olarak şekillenmek durumundadır. Bilindiği üzere mülteci kavramını tanımlayan 1951 Mülteci Sözleşmesi, bu kişilere yönelik muamele için asgari standartları belirlemekte ve statülerinin belirlenmesi için uygulamalar tesis etmektedir.  Sözleşme’nin önemli bir unsuru, mülteciyi “ırkı, dini, tabiiyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulme uğramaktan haklı sebeplerle korktuğu için mülteci olarak tanımlayan kişi olarak tanımlayan maddedir.

mülteci hukuku nedir

Mülteci Hukukunun En Önemli Metni Nedir?

Mülteci hukuku, zulüm, savaş veya şiddet nedeniyle anavatanlarını terk etmek zorunda kalan insanlar olan mültecilerle ilgilenen uluslararası hukukun bir dalıdır. Bu koruma biçimi, Mültecilerin Statüsüne İlişkin 1951 Sözleşmesi ve 1967 Protokolü’nde verilmektedir. Dolayısıyla mülteci hukukun en önemli metni söz konusu olduğu zaman 1951 Sözleşmesi ve 1967 Protokolü karşımıza çıkmaktadır. Bir de 1990 Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme de mülteci hukuku açısından kritik bir sözleşme olarak karlımıza çıkmaktadır.

Mülteci statüsü, bir mülteciye geçici olarak başka bir ülkede yaşama hakkının verildiği anlamına gelir. Mülteci olarak tanınan kişiler, hem uluslararası hukukta hem de kendilerine sığınma hakkı tanıyan ülkelerin ulusal yasalarında belirli haklara sahiptir. Kimin mülteci olduğunu tanımlar ve zulüm, savaş veya şiddet nedeniyle ülkelerinden kaçmak zorunda kalan kişilerin haklarını Mültecilerin Statüsüne İlişkin 1951 Sözleşmesi belirler. Sözleşme ayrıca hangi ülkelerin mültecileri kabul etmesi gerektiğini ve hangilerinin kabul etmediğini ortaya koymaktadır.

Mülteci Hakları Nelerdir?

Mülteci, ırkı, dini, milliyeti veya siyasi görüşü nedeniyle zulüm nedeniyle anavatanını terk etmek zorunda kalan kişidir. Bu zulüm, kişi eve dönerse muhtemelen ölümle sonuçlanacak kadar ciddi olmalıdır. Bir kişi mülteci olduğunda, ev sahibi ülke içinde özgürce dolaşabilir ve orada istediği kadar yaşayabilir. Bir mülteci, yasal olarak orada beş yıl yaşadıktan sonra ev sahibi ülkede vatandaşlık başvurusunda bulunabilir. Mültecilerin hakları gündeme geldiği zaman uluslararası geçerliliği bulunan sözleşmeler devreye girmektedir.

Teoride, tüm mülteciler, güvenlik yolunda farklı ülkelerden geçerken uluslararası hukuk uyarınca eşit koruma almalıdır. 1951 Sözleşmesine Ek 1967 Protokolü, mülteci tanımını, iç savaşlardan ve yaygın şiddetten kaçanların yanı sıra kendi ülkelerinde yoğun insan hakları ihlallerine maruz kalanları da kapsayacak şekilde genişletmektedir. Protokol ayrıca bazı mültecilerin başka bir ülkeye geldikten sonra resmi olarak sığınma başvurusunda bulunabileceğini de kabul etmektedir.

Her Ülke Mülteci Almak Zorunda Mı?

1951 Mülteci Sözleşmesi, mülteciyi, menşe ülkesinin dışında bulunan ve haklı nedenlere dayanan bir zulüm korkusu nedeniyle oraya dönemeyen veya dönmek istemeyen kişi olarak tanımlar. Örneğin, Suriye’den kaçan biri Ürdün’e girerse, o kişi henüz sınıra ulaşmamış olsa bile Ürdün hükümeti tarafından mülteci olarak kabul edilebilir. 1951 Mülteci Sözleşmesi, yalnızca Avrupa’daki çatışma veya zulümden kaçanlar için geçerlidir ve mültecilere ev sahipliği yapan ülkelere onların bakımı için bir miktar sorumluluk verir. Ancak her ülkenin bunları kabul edeceğini garanti etmez.

Avrupa Birliği ülkelerinin kendilerine iltica talebinde bulunanlara onur bir şekilde kabul etme sorumluluğunu kabul ettikleri bilinmektedir. Burada bütün iltica taleplerinin ülkeler tarafından aynı standartlarda ele alınması önerilmektedir. Bir de tüm ülkeler 1951 Mülteci Sözleşmesi’ne veya onun 1967 protokolüne taraf değildir. Dolayısıyla uluslararası sözleşme ve protokollere imza koymamış ülkeler; kendi yasal düzenlemelerini bu sözleşmelere göre düzenlemeyebilir. Sonuç olarak mülteci hukuku söz konusu olduğu zaman karşımıza geniş kapsamlı bir alan çıkar. Özellikle son zamanlarda savaşların artış göstermesi, mültecilerin sayısının artış göstermesine neden olmaktadır.